Ana içeriğe atla

Avrupa'nın Kapıları Bana Açıldı; Gezi Planlarım, Gezdiğim Ülkeler



2024 yılında büyük uğraşlar sonucunda 6 ay çıkan Schengen vizemi hakkıyla kullandığımı düşünüyorum. Vize almak çok zor olduğu için süreçte sonlara doğru hevesiniz kaçabiliyor ama hiç merak etmeyin gezerken bütün motivasyonunuz geri geliyor. VE yeni bir ülke görmek harika bir his.


Budapeşte| Fotoğraf: Ş. Elif


Gezi Planlarımı nasıl yapıyorum?

Her şeyden önce vize isteyen bir ülkeye gidecekseniz tabii ki onu halletmeniz gerekiyor. Havayolu şirketleri zaman zaman inanılmaz iyi kampanyalar yaptığı için insanın bilet alası geliyor ama vize çıkmama ihtimali var. Ve siz bütün bilet, otel müze masraflarınızı iade hakkı olmadan alırsanız hepsi ne yazık ki çöp olabilir. Bu kısmı seyahat planlaması yaparken iyi düşünmek gerekiyor.

Vize kısmını hallettik ve her şey harika ilerliyor diyelim. Öncelik uçak bileti ve konaklama. Ben skyscanner uygulamasını çok sık kullanıyorum. Size en ucuz uçak bileti ve otel bileti hangi tarihlerde hangi ülkelere olduğunu çok güzel sunuyor. Ben 8 günde 5 ülke görme (?) gibi yoğunlaştırılmış planlar yerine bir şehri hakkıyla gezmeyi daha mantıklı bulduğum için planlarımı buna göre yapıyorum.

İstanbul- Münih| Fotoğraf: Ş. Elif


Avrupa'da bir ülkeden bir başkasına geçmek istiyorsanız zaman yönetiminizi iyi yapmanız gerekiyor. Bir şehri ne kadar sürede gezebileceğiniz, ne kadar zaman ayırmak istediğiniz ve nerelere gitmek istediğinizi belirlemek önemli. Avrupa'da ülke ve şehir değiştirmek için de ben omio uygulamasını kullanıyorum. Gideceğiniz tarihler için size en ucuz uçak, tren ve otobüs fırsatlarını sunuyor.

Gidilecek ülkeye karar verdikten sonra konaklamaya sıra geliyor. Gezme odaklı tatiller yaptığım için konaklamayı temiz ve daha uygun fiyatlı evleri seçiyorum. Burada da dikkat ettiğim konu gezilecek yerlere yakınlık ve evin yorumları oluyor. Genelde açıklamada yazıyor uzaklıklar ama sizin de google mapsden seçtiğiniz ev ve gezeceğiniz konumlar arasındaki mesafeyi kontrol etmenizde fayda var.


Milano| Fotoğraf: Ş.Elif


Yeni gittiğiniz bir ülkede bambaşka bir evde kalmak da harika bir duygu. 2-3 günlük de olsa mahalleniz, komşularınız oluyor, mahallenin marketini keşfedebiliyorsunuz. Kısacık sürede o şehre ait hissediyorsunuz . Helal yiyecek konusunda hassas olduğum için dışarıda yemek yemek benim açımdan biraz zor oluyor. Bu nedenle mahallenin marketinden alışveriş yapıp evde aperitif şeyler hazırlamak bizim işimizi çok kolaylaştırdı. 

Konaklama ve ulaşımı hallettikten sonra geldik gezi planını yapmaya. Bence işin en heyecanlı kısmı bu. Planlanan ülkeler için binlerce video izleyip binlerce paylaşıma bakmayı çok mantıklı bulmuyorum. İşin büyüsü kaçıyormuş gibi. Bu nedenle ben gideceğim şehirleri araştırırken gezi blog hesaplarını okumayı ( En çok faydalandığım hesaplar: Biz Evde YokuzYolda bi'blog ve yapay zekayı kullanmayı tercih ediyorum. Ayrıca şehrin tarihini de mutlaka araştırıyorum. Kalem kağıdımı alıp gezmek istediğim konumları not alıyorum. 


Strasbourg Treni| Fotoğraf: Ş. Elif

Ve böylece baştan sona her şey bitmiş oluyor.  Planlama yaparken çekilen zorluklar da, tatil sırasında çok huzur bulduğumuz anlar da. Önemli olan bu süreçte yanımıza nelerin kaldığı. Yeni bir ülke, kültür, insanlar görmenin ve tanımanın bakış açısını genişlettiğini düşünüyorum. Hiçbir zaman planladığınız her şey tastamam olmayacak, bir tren kaçırabilirsiniz veya çok gitmek istediğiniz bir konuma gidemeyeceksiniz, bunların tatilinizi berbat etmemesine dikkat etmek gerekiyor. Yaşanan her deneyim çok özel.

   
English Garden, Münih| Fotoğraf: Ş. Elif


Şuna inanıyorum, yurtdışında da olsak hayatın olağan akışında da bir insanın hayatını güzelleştirmek kendi elinde. Tek bir yurtdışı seyahati kimsenin hayatını mükemmel seviyeye ulaştırmaz. En önemlisi de kendi hayatlarımızı başkalarının hayatlarıyla karşılaşmamakta başlıyor. Herkes bambaşka şartlarda başlıyor bu hayata ve kendi yolumuza değil de bir başkasınınkine odaklanırsak savrulup gitmemiz çok olağan. Kendi hayatımızı nasıl yönettiğimiz, nereye varmak istediğimizi bilmek ve bu yolda neler yaptığımız çok değerli. 




GEZDİĞİM ÜLKELER

Almanya

Almanya'nın gereksiz zorbalanan ülkeler arasında olduğunu düşünüyorum. Doğa harikası, inanılmaz temiz ve düzenli şehirleriyle beni birçok kez masallar diyarındaymışım gibi hissettirdi. Bir şehirden ne beklediğini bilerek gezmek de önemli. Burada insanın kendini tanıması gerekiyor. Almanya'da birçok şehir gezme fırsatım oldu biraz onlardan bahsetmek istiyorum.

Romantik Yol (Rothenburg, Augsburg, Donauwörth, Füssen)

Nürnberg| Fotoğraf: Ş. Elif

Ben bu şehirleri gezergen bir rotaya ait olduğunu bilmiyordum, ama bu şehirler Würzburg'dan başlayıp Füssen'de biten turistik bir rotaymış. Kuzeyden başlayıp Güneyde biten 28 duraktan oluşuyor. Farklı zamanlarda gezme fırsatım oldu ama hepsinde de aynı hissiyat oluştu. Tam olarak kendimi bir film setinin içindeymişim gibi hissettim. Gerçek olmayacak kadar güzeldi. Adeta zamanın yavaş aktığı, yaşadığınızı hissettiğiniz bir dünyaya ışınlanıyorsunuz .

Masalsı sokakları, tarihi şehirleri, şatoları ve doğal güzellikleriyle aynı olmasa da hepsi biraz birbirine benzediği için bir rota şeklinde aynı zamanda gezmek yerine farklı zamanlarda gezmenin daha iyi bir tercih olduğunu görmüş oldum. 

Augsburg

Augsburg| Fotoğraf: Ş. Elif

Roma dönemine dayanan tarihiyle Almanya'nın en eski şehirlerinden biri. Ayrıca bu rotanın en büyük şehirlerinden biri. Augsburg, geleneksel Alman dokusunu canlı şehir hayatıyla harmanlıyor. Münih'e de yakınlığıyla benim ''Almanya'da yaşamak isteseydim bu şehirde yaşamak isterdim.'' dediğim bir şehir olarak yerini alıyor.

Donauwörth 


Donauwörth | Fotoğraf: Ş. Elif

Romantik Yol üzerinde, Tuna (Donau) ve Wörnitz nehirlerinin kesişiminde yer alan bu şirin şehir, pastel renkli evleri ve sakin sokaklarıyla huzurun tanımını yapıyor. Kalabalıktan uzakta, sakin ve huzurlu bir gün geçirmek isterseniz güzel bir seçim.

Füssen

 Neuschwanstein Şatosu| Fotoğraf: Ş. Elif


Alplerin eteklerinde, doğayla içiçe, küçük bir şehir. Masal şatolarıyla ünlü. Neuschwanstein Şatosu, Disney’e ilham veren görkemiyle hemen yanı başında yükselir. Bavyere eyaletinde bulunacaksanız buraya mutlaka bir gün ayırmanızı tavsiye ederim. Dağ havası, gölün sakinliği, şehrin güzelliği ve şatoların ihtişamıyla asla pişman olmayacağınız bir destinasyon.

Rothenburg


Rothenburg | Fotoğraf: Ş. Elif

Almanya'nın Bavyera eyaletinde yer alan, Avrupa'nın en iyi korunmuş Orta Çağ kasabalarından biri olarak bilinen masalsı şehirlerden biri. Biz gittiğimizde nispeten daha sakindi ama yaz aylarında daha kalabalık olacağını düşünüyorum. 

Tamamen surlarla çevrili ve surların önünde yürüyebilirsiniz. Dar taş sokaklar, ahşap evler ve çiçekli pencereler şehirde gezerken bir kartpostalın içindeymiş gibi hissettiriyor.

Heidelberg

Heidelberg | Fotoğraf: Ş. Elif

Bu rota üzerinde yer almıyor fakat rotanın başlangıcı olan Würzburg'a çok yakın bir şehir. Baden-Württemberg eyaletinde yer alıyor. Gittiğim şehirler arasında beni en çok etkileyen şehir Heidelberg diyebilirim. Neckar Nehri kıyısına kurulmuş bu şehir, zarif romantizmiyle yüzyıllardır sanatçılara ve yazarlara ilham vermiştir. Almanya'nın en eski üniversitesi de burada bulunuyor.

Nürnberg

Nürnberg| Fotoğraf: Ş. Elif

Rothenburg ile benzer bir şehir ama daha büyük ve hareketli. II. Dünya Savaşı’nda ağır bombardımanla büyük zarar görmüş, ama savaş sonrası büyük ölçüde yeniden inşa edilmiş.

Münih

Nürnberg| Fotoğraf: Ş. Elif


Bavyera eyaletinin başkenti. Ülkenin en zengin ve yaşanabilir şehirlerinden biri. Hem geleneksel Bavyera kültürünü hem de modern, kozmopolit yaşamı bir arada sunuyor.

II. Dünya Savaşı’nda büyük hasar almasına rağmen savaş sonrası yeniden inşa edilerek Almanya’nın kültür, bilim ve ekonomi merkezlerinden biri haline gelmiş.

Münih'de English Garden'a gitmeye bayılıyorum. Dünyanın en büyük şehir parklarından biri.

Köln

Hem ucuz uçak bileti bulduğum için hem de Köln Katedralini görmek istediğim için uğradığım ve yolumu 7 saat uzattığım bir destinasyon 🙂 Ren Nehri kıyısında modern ve canlı bir şehir.

Köln| Fotoğraf: Ş. Elif

Köln Katedrali, UNESCO dünya misasında (1996). Yapımına 1248'de başlanmış, ancak tamamlanması tam 632 yıl sürmüş. Gotik mimarinin en ihtişamlı örneği. 

Avrupa'da ülke değiştirmek şehir değiştirmek gibi kolay diyebiliriz ben de Almanyanın sınır ülkelerine ait iki şehre gitme fırsatı yakaladım iyi ki de gitmişim.

Fransa, Strasbourg


Strasbourg| Fotoğraf: Ş. Elif

Almanya'ya yakınlığı sebebiyle hem Alman hem de Fransız kültürünün etkilerini taşıyor. Ren nehri kıyısında yer alan masalsı bir şehir. 

Avusturya, Salzburg

Salzburg| Fotoğraf: Ş. Elif

Almanya sınır şehirlerinden bir diğeri. Mozart'ın doğum yeri olması, Barok mimarisi ve Alplerin eteklerindeki büyüleyici konumuyla ünlü. Avrupa'da sadece tren yolculuğu yapmak bile başlı başına çok iyi hissettiriyor. Yollar, apayrı kültürden insanlarla bir şekilde iletişime geçmek, fotoğraflarını dahi görmeğin mekanlara keşfetmek ruha şifa oluyor benim için. 

İtalya

Ucuz bilet arayışındayken genelde Milanoya yurtiçi uçak biletlerinden bile daha uygun biletlet bulmanız mümkün olabiliyor (İstanbul'dan). Ben de bir seyahatimde bu fırsatı değerlendirdim. Biraz araştırma yaparsanız yurdışı seyahatlerinin çok uç maliyetleri olmadıklarını göreceksiniz.

Milano

Milano| Fotoğraf: Ş. Elif


Bu şehre bilet aldığım zaman çevremden çok fazla olumsuz yorum aldım. Bu nedenle beklentim biraz düşük gittim ama beklentimin çok çok üstündeyi her şey. Milano, Duomo Katedralinden çok daha fazlası. En çok Sforzesco Kalesi'ni beğendim. Kalenin yanısıra içindeki müze ve bahçesi harikaydı. Milano sokaklarında kaybolup muhteşen mimarisine şahitlik edebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.

Como

Como Gölü| Fotoğraf: Ş. Elif

Milano'ya gittiyseniz Como'ya mutlaka zaman ayırmanızı öneririm. Como gölü Lambordiya bölgesinde yer alıyor. Birbirinden güzel kasabalardan birini seçip feribotla gitmenizi şiddetle tavsiye ederim enfes manazaralar ile karşılacaksınız. Dağların arasında ultra lüks evler ve gölün temizliği ile hipnoz oluyorsunuz adeta. 

Venedik

Andriyatik denizi kıyısında kanalları ve köprüleriyle ünlü bir şehir. Yüzen şehir olarak biliniyor. İnanılmaz romantik bir şehir, neredeyse her sokaktan geçen kanallar, dar sokakları, yerel lezzetlerin bulunduğu tatlı mekanlarlıyla beraber çok farklı bir havası var. 

Venedik| Fotoğraf: Ş.Elif

Venedik, bizim Milano'dan günübirlik ziyaret ettiğimiz bir destinasyondu. Fazlasıyla yeterli oldu, İtalya'ya yaz aylarında gitmenizi hiç tavsiye etmem. Özellikle Temmuz Ağustos aylarını hiç düşünmemelisiniz diye düşünüyorum. Biz Ekim ayında gittik hem hava çok güzeldi hem de yaz sezonuna göre oldukça sakindi.

Macarisyan, Budapeşte

Budapeşte, Macaristanın başkenti. Tuna nehrinin iki yakasına uzanan Buda ve Peste bölgelerinin birleşiminden oluşuyor. 1541- 1686 yıllarında Osmanlı yönetimindeydi. Bu nedenle şehirde Osmanlı esintileri görmek mümkün. Parlemento binası hayatımda gördüğüm en ihtişamlı yapılardan biriydi.

Budapeşte| Fotoğraf: Ş.Elif

Macaristan, arkadaşımla senelerdir hayalini kurduğumuz yurdışı seyahitini gerçekleştirdiğimiz ülke. Gezmesi çok keyifliydi. 1 günde gezebileceğiniz bir şehir değil. Bence her yeri gezmek içi en az 3 tam güne ihtiyacınız var. Biz koştur koştur gezmeyi sevmediğimiz için planladığımız rotaları tamamlayamadık ama bu kısacık seyahet bile çok iyi hissettirdi. Budapeşte'nin özellikle gecesi bizi mest etti. Şehirde ışıklandırmayı gerçekten çok iyi yapmışlardı. Noel döneminde giderseniz tatlı olabilir, farklı bir hava katmıştı şehre ama günlerin çok kısalacağını unutmayın.

2024'den size aktaracaklarım bu kadardı. Okuduğunuz için teşekkür ederim, yeni seyahatlerim ve deneyimlerimde görüşmek üzere. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSTANBUL'UN YEDİ TEPESİ

   İstanbul'u çok sevdiğim aşikar. Bu kadar sevdiğim bir şehri daha iyi tanımak için bir yola koyuldum. Ve bu işe sürekli duyduğum İstanbul'un 7 tepesinden başladım.  Eski İstanbul, Pagan Dönemi, Roma ve Osmanlı'dan bu yana yedi tepeli şehir olarak bilinir. Doğu Roma öncesi her tepede bir Pagan tapınağı varken Roma döneminde bu tapınakların olduğu yerlerde  kiliseleri görmekteyiz. 1453'te İstanbul'un fethiyle şehir yeni bir çehreye bürünür. Yine aynı yedi tepe üzerindeki kilise kalıntılarının üzerinde mücevher gibi yedi büyük cami yapılır. Neresidir bu İstanbul'un 7 tepesi? İstanbul' un 7 tepesi denilince Çamlıca Tepesinden saymaya başlanıyor. Çoğu insanın tam olarak bu konu hakkında bilgi sahibi olmadığını fark ettim (benim gibi). Aslında elli yıl öncesine kadar, İstanbul denilince günümüz Fatih ilçesi, yani surlarla çevrili alan akla gelirmiş. Bu yedi tepenin hepsi de Suriçi'nde bulunuyor. Napolyon'un ''Dünya tek bir devlet olsaydı başkenti...

Ben Kimim?

      Merhaba! Ben Elif. İzmir'de Anestezi Teknikeriyim, aynı zamanda Halk Sağlığı Hemşireliği alanında yüksek lisans yapıyorum. İlgi duyduğum alanlarda kendimi geliştirmeyi ve bu yönde insanlarla iletişim halinde olmayı seviyorum. Sürekli aklının içinde bir planla yaşayan kendi halinde biriyim. Resim yapmak ve yan flüt üflemek bana iyi gelen hobilerim arasında. Küçük detaylara ve yaşanmışlıklara bayılıyorum. Örneğin, gittiğim ülkelerden topladığım kartpostallar masa başımda duruyor ve her masaya oturduğumda beni mutlu ediyor. Neden Blog Hesabı Açtım? Yeni deneyimlerimi yazıya dökerek çevremdeki insanlarla faydalı bilgiler paylaşmayı ve çektiğim fotoğraflar ile bilgilerimin düzenli bir şekilde arşivleşmesini seviyorum. Instagram’ın tüketim odaklı bir mecra olduğunu fark ettim ve daha kişisel, derinlemesine içerikler üretebileceğim bir platform oluşturma ihtiyacı duydum. Bu nedenle 2017’de açtığım blog hesabını aktif kullanmaya karar verdim. Blog Hesabımda Neler Paylaşacağ...

Bosna Hersek Gezi Rehberi

Vizesiz gidilebilecek en güzel ülkelerden biri... Soykırımın unutulmaması adına, restore edilmemiş üzerinde mermi izleri bulunan binalar, mezarlıklar, doğal, mimari güzellikleri, yemekleri ve farklı kültürüyle görmeye değer bir ülke. İlk yurtdışı seyahatiniz olacaksa güzel bir destinasyon.  Bosna Hersek Hakkında Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ ile komşu bir Balkan ülkesi. Başkenti Saraybosna. 19. yy sonlarına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmış. Gezi boyunca da Osmanlı'dan yapılarıyla bol bol karşılaşacaksınız (Özellikle Başçarşı'da).  1878'de Bosna fiilen A vusturya- Macaristan hakimiyetine  girdi. Bu farkı da Başçarşı'dan Ferhadiye Caddesine geçerken çok net göreceksiniz. Bu iki cadde tek bir çizgiyle ayrılıyor ve bir tarafta Osmanlı ruhuna hakimken diğer taraf tamamen Avusturya Macaristan izleri taşıyor. 1992'de bağımsızlık ilan eden Bosna-Hersek, yeni kurulan devleti kabul etmeyen Sırp toplumu nedeniyle üç yıl sürecek Bosna Savaşı'na sürüklendi. Savaş 1995...